Kesik Başlar ve Tekillik

0

Uykulu Kuytu Menkıbesini okudunuz ya da duydunuz mu?

Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın (Halikarnas Balıkçısı) dilimize çevirdiği bu hikâyeyi Başsız Süvari olarak hatırlıyor olabilir misiniz?

Belki!

Ama hemen hemen herkes başsız süvari denilince neden bahsettiğimizi anladı, gözünün önünde bir şeyler canlandı. 1820 yılında Amerikalı yazar Washington Irwing’in kaleme aldığı bu hikâye orijinal adı ile “The Legend of Sleepy Hollow” olarak biliniyor ki sinemaya defalarca uyarlandı. Opera, müzikaller, radyo piyesleri, çizgi filmler ve animasyonlara defalarca esin kaynağı olmuş bu eser artık Amerikan kültürünün ayrılmaz bir parçası durumunda. Cadılar bayramı gibi bazı günler de onun unutulmamasında büyük rol oynuyor elbette.

Peki, başsız insan yaşar mı, yaşasa da nasıl süvarilik yapıyor? Bu soruya cevap vermek kolay! “Masal bu, hikâye, hikâye” der, geçersiniz!

Gün gelir masallar gerçek, gerçekler de masal olur…


Alman simyacı ve fizik bilimcisi Johann Konrad Dippel’in (1673 – 1734) kendisini 135 yaşına kadar yaşatacak bir iksir bulduğundan bahsettiği notları ölümünden sonra ortaya çıkar. Ortalama yaşam süresinin 30 ila 35 yıl arasında olduğu bir dönemde Dippel bu süreyi 4 kat arttırdığını iddia ediyordu ve araştırmalarına dikkatlice bakıldığında hedefin ölümsüzlük olduğu açıkça görülmekteydi. Dippel aslında iyi bir teoloji eğitimi almıştı ve alanında kendini oldukça iyi geliştirmişti. Giessen şehrinde bir pastör kendisine simya ile alakalı iki kitap vermemiş olsaydı belki de öyle kalacaktı. Kitaplardan biri Raymond Lully (Ramon Llull) tarafından yazılmıştı; Dippel önce onu okuyarak başladı ve simya ile altın üretmenin çok da zor olmadığı düşüncesine kapıldı; uzun süre bu konuda çalıştı. Dippel’in kadavralar arasında ruh transferi gibi çok çılgınca projeleri de vardı. Şeytan çıkartmak için ölü hayvan kemikleri üzerinde yaptığı çalışmalar da bilinmekte. İlerleyen yıllarda ona mezar hırsızlığı, kadavralar üzerinde deneyler yapmak, hatta gizli ilimlere vakıf olma adına ruhunu iblise satmak gibi suçlamalarda bulunulmuştur…


George Foster eşini ve çocuğunu boğarak öldürmekten dolayı suçlu bulunan ve asılan bir adam. Yazımızda yer almasının sebebi ise ilginç. Asılır asılmaz ceset bir laboratuara getirilir, Ocak 1803’te Giovanni Aldini (1762 – 1834) hemen galvanik deneylerine başlar, George’un önce çene kemikleri titrer, kaslar hareketlenir, tek gözü açılır. Sonra sağ kol ve ayaklar kıpırdar. Deneyi izleyenler adeta küçük dillerini yutar…

Dippel ve Aldini ileride bir kıza, Mary Wollstonecraft Shelley’e ilham kaynağı olacaktır…

Dippel ve Aldini ileride bir kıza, Mary Wollstonecraft Shelley’e ilham kaynağı olacaktır…


Mary Shelley’in (1797–1851) 1816 yazında uyku ile uyanıklık arası bir halde gördükleri onu bir kitap yazmaya sevk eder. Frankenstein böylece kaleme alınmış olur. Kitap başlığının hemen altında bir satır daha görürsünüz. Modern Promete yazar orada! Promete’nin transhümanizm tarihçesindeki önemine Transhümanizme Giriş yazı dizimizin sekizinci bölümünde kısaca yer vermeye çalışmıştık. Modern Promete ifadesinin devamında ise

Did I request thee, Maker, from my clay
To mould me Man, did I solicit thee
From darkness to promote me?

satırlarını okursunuz. Hz. Adem’in (A.S.) cennetten yeryüzüne indirilişine gönderme yapılan birkaç satır… (Burada bu konuya girmek istemiyoruz; elbette Mary Shelley’in hayat hikâyesinin detaylarına da, ama…) Mary ve eşi Percy, Lord Byron ve John Polidori ile de yakın arkadaştılar, hatta Byron aralarında en iyi hayalet hikâyesini kim yazacak gibi bir yarışma bile kurgulamıştı. Bunlar olurken Lord Byron’ın kızı Ada bir yaşındadır. Ada daha sonra ilk bilgisayar programcısı olarak anılacak ve ismi bir programlama diline verilecektir. Burada konu (bilgisayarın babası) Charles Babbage’a kadar uzanma eğiliminde iken biz hemen kaldığımız yere geri dönelim! Elbette sekiz yıl sonra Byron’ın Osmanlı Devletine karşı Yunan isyanına katılmak üzere Osmanlı topraklarına geldiğini ve savaşa katılamadan ateşli bir hastalıktan öldüğünü de hatırlatmadan geçmeyelim.


William Shawlot ve Richard Behringer 1996 yılında fareler üzerinde yaptıkları deneyde gelişmekte olan embriyolarda Lim1 genini manipüle ederek 125 tane başsız farenin doğmasını sağladılar; bunlardan sadece 4’ü doğumdan hemen sonra canlı kalmayı başarabildi; elbette ağzı ve burnu olmayan bu fareler de birkaç saniye içinde öldüler. Ancak, başsız canlı dünyaya getirme yolunda ciddi adımlar böylece atılmış oldu. 1997 yılına geldiğimizde ise Jonathan Slack benzer bir deneyi kurbağalar üzerinde başarı ile gerçekleştirdi.

Peki, burada amaç ne? İnsanlara transplantasyon için organ üretmek mi?


1908 yılında Charles Guthrie adında bir bilim adamı çılgın bir deney yapar, bu deney basında Gerçek Dr. Frankenstein olarak anılmasına da neden olur. Guthrie bir köpeğe bir başka köpeğin başını naklederek iki başlı bir köpek ortaya çıkartmış, ancak bu deneyden kısa süre sonra iki başlı köpek ölmüştür. (Düşünmeden de edemiyoruz üç başlı köpek – Kerberos mu amaçlanıyordu acaba? Kerberos’a Transhümanizm’e Giriş yazımızın altıncı bölümünde kısaca değinmiştik.) 1954 yılında Rus bilim adamı Vladimir Petrovich Demikhov da aynı deneyi yapmış ve Demikhov’un köpeği 6 gün sağ kalabilmişti. 1959 yılına geldiğimizce Çin bilim adamlarının bu deneyi başarı ile gerçekleştirdikleri iddia edilmiş ama bu iddia ispatlanmamıştır.

Demikhov’un iki başlı köpeği

Demikhov’un iki başlı köpeği


Burada sinema ve animasyon dünyasına küçük bir pencere açalım ve Tim Burton’un 1984 yapımı Frankenweenie ve onun 2012 yılında gösterime giren animasyon versiyonunu hatırlayalım. Frankenweenie’de Victor Frankenstein isimli bir çocuğun ölen köpeği Sparky’i geri getirişi ve ardından gelişen olaylar anlatılıyordu.

Köpek Sparky

Köpek Sparky


2013 Temmuz ayında Dr. Sergio Canavero artık kafa naklinin sorunsuz yapılabildiğini ve GEMINI Projesi ile insan için kafa nakline hazır olduklarını açıklamıştır. Dr. Canavero bu operasyonu HEAVEN operasyonu olarak tanıtır (HEad Anastomosis VENture). İngilizce bilenlerimiz dona kaldılar belki de! Evet, bu ameliyata verilen isim CENNET. Konu hakkında biraz daha detaylı bilgi almak isteyenler bu videonun 32 ila 50. dakikaları arasını seyredebilirler (Sunum Dr. Canavero tarafından İngilizce olarak yapılmıştır).

Burada birçoğumuz hemen Sevgili Peygamberimizin (S.A.V.), bir dönemin geleceği ve o dönemde cennet olarak sunulanın aslında cehennem, cehennem olarak gösterilenin de cennet olacağına dair uyarılarını hatırlamış olabilir.

Tekillik (Singularity) ve transhümanizm yolunun yolcuları için Heaven ve benzeri operasyonlar çok şey ifade ediyor. Zira üzerinde çalıştıkları zihin transferi ya da zihnin yüklenmesi (mind uploading) konusu ile birlikte değerlendirmek gerekiyor bu tür gelişmeleri. Tüm belleğinizin başka bir ortama, bir süper bilgisayara aktarılması konusu!

Neden tekillik konusunu araştırdığınızda karşınıza görsel olarak genelde insan beyni resimleri çıkar ki!? Zihnin bilgisayarlara aktarılmasında kablonun diğer ucunda insan beyninin olması sebebiyle mi?

Kapak konusu Singularity

Kapak konusu Singularity

Aslında burada çok önemli bir sual ile de yeni bir pencere açmak da mümkün: Bilim dünyası ne kadar özgür? (Hayır, bu pencereyi bugün açmayacağız, belki bir miktar aralayabiliriz…)

Bu işin ön planındaki isimleri sitemiz yeri geldikçe tanıtıyor, siz de artık bu isimlere aşina oldunuz kanaatindeyiz. Transhümanizme Giriş yazı dizimizin dokuzuncu bölümünde bir isimden daha söz etmiştik, Marvin Minsky. Minsky Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen üniversitelerinden birinde The Society of Mind (Zihin Toplumu) adında bir ders vermektedir. Dersin videolarına baktığınızda 11. dersin çok genç biri tarafından anlatıldığını göreceksiniz: David Dalrymple. David, MIT profesörlerinden Neil Gershenfeld ile çalışmış biri. Gershenfeld ise aynı üniversitenin Bitler ve Atomlar Merkezi’nin yöneticisi (Center for Bits and Atoms) ve bilgisayar bilimleri ile fizik arasındaki sınır çizgisi etrafında çalışmalar yapıyor; bu iki bilim arasındaki sınırın kalkacağına ve bilgisayarların fizik âlemde fani olacağına inanıyor, yani her şeyin programlanabilir olacağına inanıyor da diyebiliriz. Kurzweil ise bildiğiniz gibi gerçekliğin bilgisayarda (ya da sanallıkta) fani olacağını iddia ediyor. İki farklı noktadan aynı yere varıyorlar, sonuç olarak onlara göre gerçek ile sanal birbirinde yok olacak, aradaki sınır ortadan kalkacak diyorlar. Gershenfeld bunu şu şekilde ifade ediyor “Sanki Ray doğuya ben de batıya gidiyorum ama aynı yerde buluşuyoruz, bu tam da Singularity’nin tanımı”. David Dalrymple peki neden konumuz oldu? David 8 yaşında yaptığı bir cihazla Gershenfeld’in dikkatini çekti ve Beyaz Saray’daki bir etkinliğe davet edildi, orada Ray Kurzweil ile tanıştı. Dokuz yaşına geldiğinde bir TED konferansında Ray ile birlikte yer aldı. 14 yaşında MIT’nin lisansüstü programına kabul edilen en genç öğrenci oldu. Singularity Üniversitesi’ne de kaydoldu. Kurzweil Technologies şirketinde çalışmaları esnasında körler için yeni bir akıllı telefon uygulaması projesinde de yer aldı. Burada Feridun B. Kaya’nın Çekirdekler-2 yazısının son kısmına tekrar dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.

David’in diğer çalışmaları için kendi sitesine de bakmanız mümkün.

Bu örneği verme sebebimiz şu, transhümanistler hedefledikleri gelecek uğruna dikkatli adımlar atarak ilerliyorlar; parlak zekâya sahip çocukları, üniversiteleri, araştırma enstitülerini, şirketleri kendi yanlarına çekiyorlar. Bilim ve tekniği şer amaçlı kullanmanın çeşitli hilelerini geliştiriyorlar. Belli ki, onlar bu yola baş koymuşlar; baş kesip birleştirmek de bu yolda kilometre taşlarından biri! Hz. Davut ile Calut (Goliath) arasındaki hadiseyi unutmayan ve ona karşı bir operasyon planlayan bu şarlatanlara Türk Milleti uyumadığını ve insanlığın müdafaasında her zaman hazır olduğunu Allah’ın izni ile yine gösterecektir. Yine diyoruz, zira dedelerimiz de bir Calut’u Çanakkale’nin soğuk sularına gömmüştü! Bu vesile ile de Çanakkale Şehitlerimizi saygıyla, minnetle, rahmet ile analım…

Goliath (Calut)

Goliath (Calut)

Goliath (Calut) Mürettebatı

ve Mürettebatı…

Belki ileride daha ayrıntılı bir yazıda ele alma fırsatımız olur, ama şimdi çok kısaca bir projeden daha söz etmek istiyoruz. Projenin adı MoNETA (Modular Neural Exploring Traveling Agent). Moneta mitolojide hafıza/bellek tanrıçası olarak geçiyor. Bakın şu tesadüfe! Bu proje ile ilgili detaylı bilgiye şuradan ulaşabilirsiniz. Projenin amaçlarından birinin elektronik beyini yapabilmek olduğunu da söyleyebiliriz. Her şey uzun yıllar boyunca sadece kuramsal bir devre elemanı olarak ele alınan Memristör’ün (bellekli direnç elemanı) teoriden pratiğe geçirilmesi (gerçeklenmesi) ile hız kazandı.

Demek ki, tekillik sevdalılarının insan beyni ile, belleği ile, anıları ile, hatta kafası ile bir meselesi var; bu meseleyi takip etmeye devam edeceğiz Allah’ın izni ile. Bunda hiçbir şüpheniz olmasın!


Bir dönem Meksika’da bulunan başsız cesetler ülkede büyük korkuya sebep olmuş, tüm oklar uyuşturucu kartellerine yönelmiş, bu onların iç hesaplaşmaları olarak görülmüştü. Gerçekten de Ekim 2009’da 9 kesik baş, Ocak 2011 ‘de 14 kesik baş ve Ocak 2015’te 11 kesik baş bulunan bir ülkede çetelerin haddi bir hayli aştıklarını söylemek mümkündü. Daha sonra bir haber ile ortalık çalkalandı: Amerikan Southwest Havayolları’nda ele geçirilen kesik başlar büyük bir paniğe sebep olmuş ama diğer kesik baş hadiselerinin de yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymuştu. Bu konu sadece çete savaşı ile açıklanamazdı; acaba bazı deneyler mi yapılıyordu!

Birkaç soru ile yazımızı toparlayalım: Tek gözlünün bir özelliği olarak ortaya çıkacak/çıkarılacak bu hadise (başın bedenden ayrılması ve tekrar birleştirilmesi) acaba yüzyıllardır üzerinde çalışılan bir konu mudur? Batı’da aydınlanma adı altında bilimsel çalışmalar yapılırken bir takım karanlık okült yapılar bilim paravanı arkasında tek gözlünün hazırlığı ile mi meşguldüler? Bu karanlık güçler bugün de planlarına yine kamufle olarak devam mı ediyorlar? Ölümleri ile başlarının bedenlerinden ayrılarak muhafaza edilmesini isteyen bir takım insanlar var mı? Bu soruların bir kısmına cevap verebiliyoruz, bir kısmı içinse zaman gerekiyor… Ancak şu bir gerçek ki, tek gözlü – tekillik (singularity) ilişkisine kesik baş hadiseleri yeni bir boyut kazandırmıştır.


Yazımıza Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin Yüzakı Dergisi’nin Temmuz 2011 sayısında yer alan yazılarındaki dua ile son vermek istiyor, duaya biz de en samimi duygularla ‘Amin’ diyoruz.

Yâ Rabbî!

Bizleri ve nesillerimizi, âhirzamanın fitnelerinden, cehennem yolunu cennet, cennet yolunu cehennem gösteren Deccal fitnesinden emin eyle!
Bizi sırât-ı müstakîm üzere yaşat… Sâlihler zümresiyle haşret yâ Rabbî!..
Âmîn!..

OĞUZ AKSAKAL

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply