Kaybedilmeyen Savaş

2

Dünya Hakimiyeti. Tek Dünya Devleti. Çok iddialı, hatta imkânsız görünen bir hedef; yine de yakın tarihimizde yaşanan iki büyük dünya savaşı ile önce İngilizler sonra da Almanlar bu ideale ulaşmak için harcadıkları çaba ile büyük travmalara sebep oldular. Eğer İngilizler Çanakkale’yi ya da Kut’u aşabilseydi ya da Almanlar Moskova’yı ele geçirseydi, belki de tarihin seyri değişecek ve Tek Dünya Devleti hüküm sürmeye başlayacaktı.

Üstün Aryan ırkının otoritesinin genişlemesini öngören (Lebensraum) Almanlar’ın dönemin ezoterik akımları ile olan ilişkileri, savaşın sadece fiziki değil, aynı zamanda metafizik cephede gerçekleştiğinin göstergesi. SS’in düşünce ve araştırma kurumu olan Ahnenerbe, 1935 yılında başlayarak Antarktika’dan Tibet’e uzanan keşif seferleri ile kadim dünya tarihi, Atlantis ve Aryan ırkı gibi rejimin ideolojisini destekleyecek araştırmaları SS generali Heinrich Himmler önderliğinde yürüttü.

Naziler'in Antarktika’ya yapılan keşif seferi (1938-1939)

Naziler’in Antarktika’ya yapılan keşif seferi (1938-1939)

SS subayı Ernst Schäfer Tibet ve Çinli temsilcilerle (1938-1939)

SS subayı Ernst Schäfer Tibet ve Çinli temsilcilerle (1938-1939)

Himmler’in Ahnenerbe’nin kurulması noktasında etkilendiği öne sürülen ezoterik Thule örgütü ise 1918 yılında (aynı zamanda bir Osmanlı vatandaşı olan) Rudolf von Sebottendorf tarafından kuruldu.  İlginç bir hayat hikayesi olan Sebottendorf, Hitler’in başa gelmesinde örgütün oynadığı role atıfta bulunarak, 1937 yılında Almanya’da bir dergiye verdiği röportajda şu ifadeleri kullanmış:

Adolf’ü ben seçtim. NSDAP’nin her mensubu artık birer kahraman olmaya hazır. Bana soylu biri değil, Alman ulusunu hedefim doğrultusunda ilerletecek bir lider lazımdı. Bana korkak ve çekingen aristokrat oğlanları ve kızları değil, vatansever ve aydın çocuklar lazımdı. Onları ben seçtim, dostlarıma talimat verdim ve bugün emin adımlarla hedefe ilerliyoruz. Almanya kaybetmeyecek. Yenilse bile kaybetmeyecek. Bizim ikinci bir sığınağımız var. Cephede hayal kırıklığı yaşarsak orada yolumuza devam edeceğiz. Almanya kaybetmeyecek. Her şeyi hazırladım. Almanya kaybetmeyecek.

Bu ilginç öngörüyü hafızamızda tutalım; kaybetme aşamasına geçmeden Thule örgütünün içinde ayrı bir yapılanma olan Vril örgütünden bahsedelim. “Vril, Gelmekte olan Irkın Gücü” (Vril, the Power of the Coming Race) adlı bilim kurgu hikayesi 1871 yılında yayınlandı; konusu yer altında yaşayan ve zihin gücü ile Vril adı verilen enerjiyi kullanan ırkın yakında yeryüzüne çıkmayı planladığı ve gerekirse yeryüzünde yaşayan insanlığı imha etmekten çekinmeyecekleri gibi korkunç bir plandan bahsediyordu. Dönemin meşhur okültistlerinden Helena Blavatsky ve Rudolf Steiner gibi isimler bu kitapta yer alan bazı bilgilerin gerçeği yansıttığını iddia edecekti. 1919 yılında ise böyle bir ırkla teması olan medyum Maria Orsic ve başta plasma teknolojisi olmak üzere “alternatif enerjiler” üzerine uzmanlığı bulunan Dr. Winfried Otto Schumann, Vril örgütü çatısı altında bir araya gelerek bir anlamda fizik ve metafiziğin tekrar birlikte yol almasını sağlamışlardı. Bazı komplo teorileri, bu birlikteliğin Almanların bugün için bile çok uçuk sayılacak projeleri gerçekleştirdiklerini söylemekte. Öyle ki, aynı Sebottendorf’un atıfta bulunduğu gibi Almanlar’ın geliştirdikleri teknolojiler ile uzayda (ya da zamanda) ikinci bir sığınakta yollarına devam etmekte olduklarını ileri sürmekteler.

Almanların kadim bilgilere ulaşmak için yaptıkları keşif seferlerinin yanında, bir de insanlar üzerinde, özellikle çocuklar üzerinde yaptıkları deneyler, dönemin karanlığını ve güce ulaşmak için gözü dönen insanın ne kadar zalimleştiğini göstermekte. Bu deneylerde ulaşılmak istenen şey acaba insandaki (özellikle çocuklardaki) bazı psişik kabiliyetleri ortaya çıkarıp onları kullanmak mıydı? Peki ne için?

Filmi biraz daha ileri alalım.

Paperclip (Ataç) Harekâtı

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile Amerika, Alman bilim insanlarını ülkeye getirmek üzere bir operasyon başlatır. Operasyon kapsamında Nazi partisine üye, hatta yönetici olan isimler de dahil olmak üzere 1600 kadar bilim insanı Amerika’ya getirilir. Bu operasyonun bir benzerini Sovyetler Birliği 2200 bilim insanını bir gecede kaçırarak gerçekleşmiştir. Bir yönüyle uzay yarışını da tetikleyen bu operasyonlar ve sonrasındaki soğuk savaş süreci, Amerika’nın Ay’a ayak basmasına kadar yoğun bir şekilde devam etmişti.

Operasyon için kullanılan “Ataç” kelimesi iki farklı zaman çizgisinin birleştirilme çabası olarak da okunabilir. Sebottendorf’un iddia ettiği gibi Almanya yenilse de kaybetmeyecekti, belki de yoluna devam edecekti, bunun için “Ataç” harekâtı çok önemliydi. Bu harekât ile Amerika’ya gelen isimler (Bunlardan biri Vril Örgütünün kilit isimlerinden Dr. Winfried Otto Schumann) devlet ve özel sektör içinde çok önemli konumlara geldiler. Bazı komplo teorilerine göre “Gölge Devlet” denecek kadar güce ulaştılar ve “ikinci sığınaktaki” Almanlar’la irtibatlarını hiç kaybetmediler.

Belki de bu durumu fark eden ve en başında operasyona onay veren Başkan Eisenhower, görevinden ayrılırken yaptığı konuşma ile bu teknokrat elit yapının aşırı güçlenmesine karşı insanları uyardı.

IBIS, MKULTRA ve PEGASUS Projeleri

Bilim adamlarının transferinden sonra Nazi Almanya’sında gördüğümüz benzer deneyler Amerika’da devam etti. Özellikle çocuk yaşta fiziki ve psikolojik olarak işkence görenler, devletin de kabul ettiği belgelerle gün yüzüne çıktıkça durumun ne kadar vahim olduğu anlaşıldı. Birçok dizi ve film projesine konu olan bu deneylere (Stranger Things, Fringe, Bourne Serisi ve OA gibi ilk akla gelen yapımlar) maruz kalan insanlar zaman zaman ortaya çıkıp yaşadıkları travmaları paylaştılar. Anlatılanlara göre bu projelerle amaçlananları şu başlıklarda toplayabiliriz:

  • MKULTRA: Zihin Kontrolü
  • IBIS: Süper Askerler
  • PEGASUS/PHOENIX: Zihin teknolojileri ve zamanda yolculuk

Devamı bir sonraki yazıda…

ALİ ÜMİT GÖKAY

Paylaşın.

Yazar Hakkında

2 yorum

  1. Son yılların popüler bilgisayar ve mobil oyunu “PUBG”, 2020 yılında çıkardığı yeni oyun haritası Karakin (Kraken) linkteki duvar çizimleriyle dolu.

    https://i2.wp.com/techmash.co.uk/wp-content/uploads/2020/01/Screenshot-2020-01-22-at-12.06.16.png?ssl=1

    Bahsettiğiniz Vril örgütü ile yakın bir tarihte yazılmış “Cthulhu” kurgusuyla oldukça benzer özellikler taşımakta. Zihin kontrolü ve çok kollu yumuşakçalar arasındaki bağlantı ile günümüzdeki popüler görseller/atıfları ilişkilendirmek istedim.

    Çalışmanızı tebrik ediyorum. Saygılarımla

Leave A Reply