Istari’nin Geçmişi / Gandalf’ın Vazifesi

0

‘Gandalf,’ diye tekrarladı yaşlı adam, sanki uzun zamandır kullanılmamış bir sözü hafızasından bulup çıkarır gibi. ‘Evet, isim buydu. Ben Gandalf idim.’

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / İki Kule / Ak Süvari

Yüzüklerin Efendisi eserinde, Gri Gandalf’ı bıraktığımız yer olan Moria madenlerindeki derin yarığın uzağında Fangorn ormanında bulduğumuzda, en az Legolas, Gimli ve Aragorn kadar şaşırmışızdır. Yüzük Kardeşliği’nin bu üç önemli üyesinin gözünden anlatılan bu bölümde, görülen kişinin yaşlı bir adam olması dışında, kim ya da ne olduğu çok muğlaktır. Ta ki Legolas’ın “Mithrandir” diye seslenişini okuyana kadar. Bu noktadan sonra Gandalf bizim Hobbit’ten itibaren bildiğimiz şahsı da içinde barındıran daha büyük bir şahsiyet haline gelmiştir. Onu Ak Gandalf olarak ilk gördüğümüz anda, bu farkı kendi sözlerinden de anlayabiliyoruz:

‘Evet, artık beyazım,’ dedi Gandalf. ‘Aslında Saruman’ım da denilebilir neredeyse, Saruman’ın olması gerektiği gibi. Fakat bırakın şimdi, bana kendinizden söz edin! Ben ateşten ve derin sulardan geçtim ayrıldığımızdan beri. Bildiğimi zannettiğim şeylerin çoğunu unuttum ve unuttuğum şeylerin çoğunu yeniden öğrendim. Uzakta olan birçok şeyi görebiliyorum ama yakında olan birçok şeyi göremiyorum. Bana kendinizden söz edin!’

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / İki Kule / Ak Süvari

Bu alıntıları Gandalf’ın vazifesi yönünden değerlendirirsek, ki aynı alıntıların farklı yanlarına da ilerleyen yazılarda değineceğim, Gandalf ismini hatırlama anı bir bakıma vazifeye geri dönüş anı gibidir. Vazifenin içeriği aynı, ama kapsamı genişlemiştir; Saruman’ın rolü de ve belki Istari’nin tümünün rolü de Gandalf’da birleşmiştir. Ardından Gandalf’ın ilk hamlesi boşlukları doldurmaya çalışmak ve olanları öğrenmeye çalışmak olmuştur. Gri Gandalf, Ak Gandalf olarak geri dönmüştür ama bu değişim onun vazifesine bakışını ve yaklaşımını zerre değiştirmemiş, bilakis pekiştirmiştir. 

Hatırlanacağı gibi, Gandalf’ın seçilişini, Manwë’nin ve Varda’nın ona verdikleri öneme, “Gri Gandalf” başlıklı yazıda değinmiştim. Istari, Orta Dünya’ya Sauron’a karşı gönderilmişti, yani Düşman’a karşı mücadele onların biricik vazifeleriydi. Diğer Istari’nin bu vazifelerdeki eksikliklerine ve sapmalarına değinmiştim. Gandalf ise sadık kalan tek arif idi. Yine Gandalf’ın Manwë ona vazifesini tebliğ ederken verdiği karşılığı hatırlarsak, Gandalf Sauron’dan korktuğunu özellikle belirtmişti ve Manwë tam da bu nedenle onu seçtiğini söylemişti. Istari’den beklenen ise Sauron ile bire bir mücadele etmekten daha çok, Orta Dünya’nın sakinlerinin, Düşman’a karşı olan mücadelelerine destek olmaktı. Gandalf bu vazifenin bilincinde olarak, Sauron’u def edecek olanın kendisi olmadığını biliyordu. 

Tolkien’in sözleriyle açıklarsak, bu melekvari varlıklar, fiziksel düzleme indiklerinde güçlerinde belirli bir oranda sınırlama geliyordu. Bu sınırlamanın yanı sıra, hata yapma ve düşüş bu varlıklar için de geçerliydi ki bunun pek çok seviyesini Melkor’dan Sauron’a ve Saruman’a kadar görebiliyoruz. Fiziksel düzleme inmek yani Tolkien’in daha çok kullandığı tabirle “ete bürünmek” (incarnate), hata yapma ihtimalini arttıran bir şeydi. Çünkü sınırlı güçleri ile bile belirli bir üstünlükleri olan bu varlıklar, var oldukları dünyanın onlara sunduğu farklı olasılıklara kanıp vazifelerinden kayabiliyorlardı. Gandalf’ın en önemli özelliği ise, Tolkien’in tabiriyle değerlendirme hataları olsa da (mistakes of judgement), vazifesini terketmemesiydi. Vazifenin içeriği ise netti, Sauron’a karşı savaşanları eğitmek, onlara tavsiyelerde bulunmak, talimatlar vermek ve en önemlisi kalplerine ve zihinlerine hitap ederek, onların Düşman’a kendi güçleriyle direnmelerini sağlamaktı. Yani kahraman olmak değil, kahramanları çıkarmak daha önemliydi.

Bu perspektiften baktığımızda önce Istari’nin olan ve sonrasında Gandalf’ta toplanan vazife, Sauron’un yok olmasıyla sona ermişti. Yine Tolkien’in sözleriyle söylersek, Istari arasından sadece Gandalf tüm imtihanlardan sadık bir biçimde geçmeyi başarmıştı. Aragorn ile galiba son konuşmasında Gandalf, Aragorn’a şu sözleri söylemişti:

Üçüncü Çağ benim çağım idi. Ben Sauron’un düşmanıydım; artık işim kalmadı.

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Kralın Dönüşü / Vekilharç ve Kral

Sauron’un yok olduğunu düşünsek bile, yeni bir Sauron olup olmayacağını ya da Sauron’un bir biçimde geri dönme ihtimali olup olmayacağını bilmiyoruz. Daha önceki yazılarda değindiğim gibi Üçüncü Çağ sonrasında Düşman formunun tek bir varlıktan ziyade, çeşitli topluluklar şeklinde var olmaya devam edeceğine dair işaretler mevcut. Ama ilerleyen çağlarda Sauron benzeri bir varlığın Düşman rolünü üstlenmesi acaba Gandalf’ın vazifesini tekrar teslim almasına yol açar mı? Ya da Gandalf’ın Orta Dünya’daki vazifesine dönüşünü gerektiren, gerektirecek ya da hali hazırda gerektirmiş başka olaylar ya da varlıklar mevcut mu? Bu soruların bizim Gandalf hakkındaki ek bilgilerimizi, Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) ile birlikte okumamız açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply