Güneş ve Ay / Cinsiyetler

0

Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) içerisinde Ay’ın ve Güneş’in oluşumları görece geç bir döneme denk gelmektedir. Hatırlanacağı gibi önce İki Lamba ile aydınlanan Arda, bu İki Lamba’nın Melkor tarafından yıkılmasının ardından İki Ağaç ile aydınlanmaktadır. Ancak Melkor’un Ungoliant ile iş birliği yaparak bu İki Ağaç’ı katletmesinin ardından, Ak Ağaç olan Telperion’un gümüşi ışığı olan son çiçeği, Ay; Altın Ağaç olan Laurelin’in altın rengi ışığı olan son meyvesi ise Güneş haline gelirler. Aulë’nin yaptığı teknelere koyulan bu çiçek ve meyve, iki Maia’ya emanet edilir. Ay’ın taşıyıcısı olan tekneyi bir Maia olan Tilion, Güneş’in taşıyıcısı olan tekneyi ise bir diğer Maia Arien yönetmektedir. Detaylarına bir sonraki yazıda değinmeyi planladığım Ay’ın ve Güneş’in Efsane-i Tolkien içerisindeki yerine girmeden önce, bu iki gök cismine atfedilen cinsiyet kavramı üzerinde durmak istiyorum. 

Pek çok medeniyette Ay ve Güneş için bir cinsiyet atfı yapıldığını görebiliyoruz. Özellikle isimleri eril ve dişil olarak ayıran dillerde bu atfı daha iyi anlayabiliyoruz. Günümüz Batı medeniyetini şekillendiren diller olan Latince’de ve Yunanca’da Ay dişil olarak tanımlanırken, Güneş ise eril olarak tanımlanmaktadır. Bu gelenek Fransızca, İtalyanca, Portekizce gibi dillerde de devam edegelmiştir. Buna karşılık Cermen, Kelt ve İskandinav dillere baktığımızda tam tersi bir durumu görmekteyiz.

Günümüzde pek çok ezoterik gelenekte de Ay için dişi enerji kaynağı, Güneş için de eril enerji kaynağı atfı yapılmaktadır. Çin Taoist geleneğin önemli unsuru olan Yin ve Yang kavramları da benzer bir biçimde Ay ve Güneş’le ilişkilendirilirken, eril unsur olan Yang, Güneş’i simgelemekte, dişil unsur olan Yin ise Ay’ı simgelemektedir. Antik Mısır’da ise Güneş tanrısı olan Ra’nın gözlerinden birisi ay, diğeri de güneştir, ancak bunun yanında Ay eril olarak da farklı tanrılarla ilişkilendirilmiştir.

Farklı bir örnek olarak Şaman inanışını sürdüren Tuva Türkleri’nde ise Ay eril bir unsurken, Güneş dişi unsur olarak var olmaktadır. Tuva Türkleri Ay’ı baba olarak görürken, Güneş’i ise anne olarak görmektedirler. Bu yaklaşımın sebebi olarak yapılan anlatımda, Güneş’in bir anne gibi her zaman yurtta kalarak aynı biçimde ailenin ve çocukların yanında olduğu, ancak Ay’ın değişen şeklinin bir baba gibi dışarıda oluşu ve zaman zaman yurda gelmeyişi olduğu söylenir. Benzer bir biçimde antik Japon kültüründe de Ay bir tanrı ile Güneş de bir tanrıça ile ilişkilendirilmiştir. 

Arapça’da ise Ay için eril bir kullanım varken, Güneş için dişi bir kullanımın olduğunu görüyoruz.1990’larda Evanjelistler özellikle bu kullanımın üzerine düşmüşler, İslam dininin Yudo-Hristiyan inancından farklı bir tanrısı olduğunu iddia etmek için, İslam öncesi dönemde Arapların taptığı Ay tanrısının adının Allah olduğu konusunda yayınlar yapmışlardır. Oldukça temelsiz olan bu yayınlar başarılı olmamıştır.

Diğer mitolojilerde ve dillerde de farklı kullanımlar olduğunu görebiliyoruz. Günümüze geldiğimizde ise Batı Medeniyeti’nin kendi kökeni olarak gördüğü Antik Yunan ve Roma Medeniyetleri’nden gelen akımla, genel kabul olarak Ay’ın dişil, Güneş’in ise eril olarak değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Belirttiğim gibi günümüz ezoterik akımlarında ve astroloji okumalarında da bu kullanımın daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşılık daha eski ve kadim öğretilerde tam tersi kullanımların daha yaygın olduğunu da görebiliyoruz.

Arien tarafından taşınan Güneş ve Tilion tarafından taşınan Ay

Arien tarafından taşınan Güneş ve Tilion tarafından taşınan Ay

Tuva örneğinde olduğu gibi, bu kullanımların kültürel kodlarla ilişkili olması oldukça muhtemeldir. Ancak kadimden günümüze geldiğimizde baskın yaklaşımda gördüğümüz değişim ilgi çekicidir ve baskın yaklaşımda bir cinsiyet dönüşümü olduğu görülmektedir. Bu cinsiyet dönüşümü için zaman içerisinde farklı yorumlar yapılmıştır. Bunlardan en geneli ise anaerkil toplumlardan ataerkil toplumlara dönüşümün, güç kaynağı olarak görülen Güneş’i erilleştirdiği yönündedir. Anadolu ve Orta Doğu kökenli çok tanrılı dinlere bakıldığında görülen tanrıça sembolünün, Yunan ve Latin mitolojilerinde yerini eril bir baş tanrıya bırakıyor olması da bu dönüşümü destekliyor görünmektedir. Bu yaklaşımı desteklemek için kullanılan temel argümanlardan birisi de Ay’ın 28 günlük döngüsü ile, kadınların adet döngüsünün benzerliği üzerinden yapılmaktadır. Ancak bu argüman zaman zaman Ay’ın eril oluşu ile de ilişkilendirilmiştir.

Modern İngilizce’de cinsiyet temelli bir dilbilgisi olmamasına rağmen, J.R.R. Tolkien’in de benzer bir biçimde Ay’a ve Güneş’e cinsiyet atfı yaptığını görebiliyoruz. Tolkien bu atfı, Ay’ı ve Güneş’i taşıyan iki Maia’nın cinsiyeti üzerinden yapmıştır. Ay’ın teknesini yöneten Tilion erkek bir karakter, Güneş’in teknesini yöneten Arien ise dişi bir karakterdir. Tolkien’in bu anlatımı seçmesi, aynı zamanda Cermen, Kelt ve İskandinav dillerinin bakış açısını paylaştığını gösterir ki, bu da Tolkien’in bu dillere olan ilgisini ve bu dillere verdiği değeri düşünürsek çok da şaşırtıcı değildir, çünkü Tolkien’in yaklaşımında, İngiltere’nin geçmişini kıta Avrupa’sı yerine Kuzey mitolojisi ile bağdaştırmaya çalıştığını görebiliyoruz. Aynı zamanda yazı içindeki tespitlerden yola çıkarsak, Tolkien’in bu tercihinin son birkaç bin yıllık döneme ait olmayan, daha kadim geleneklere dayandığını da söyleyebiliriz. Tolkien açısından değerli gördüğüm yan ise Ay’a ya da Güneş’e bizatihi cinsiyet atfı yapılmayıp, onların hareketlerini yöneten iki Maiar üzerinden cinsiyet kavramına değinilmesidir. 

Ay ve Güneş için yapılan cinsiyet atfının hakikatini ve zaman içerisinde cinsiyet perspektifinden yaşanan dönüşümün sebebini muğlak, örtüsünün kaldırılması zor, ama dikkate değer konular olarak görüyorum.


‘Narsilion’ İllüstrasyonu © Jian Guo

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply