Gökyüzünden Kopuş ve Küçük Prens

0

“Yıldızları gökyüzünden topladık ve dünyaya indirdik.

Peki bedeli ne oldu?

Tüm bu ışıkları açmamızla beraber, çok kıymetli bir şeyi kaybettik;

<Yıldızları.>”

Dünyada iki şey beni kendine hayran bırakıyor, diyor, Kant: biri gökteki yıldızlar, diğeri içimdeki vicdan. Kendi varoluş kaygısıyla yüzleşen Pisagor, neden yaşadığını sorguladığında, şu cevabı bulmuştu: “Göğe ve tabiata bakmak için.” Aynı şekilde Santillana’nın belirttiğine göre, Anaksagoras kendi nesli ve şehrine hiç önem vermemekle suçlandığında, göklere işaret ederek şöyle demişti: “Benim memleketim orada.” H.G.  Wells ise 20. Yüzyılda sevincini, “Gün gelecek insan, dünyanın üzerine bir iskemleye çöker gibi çökecek ve ellerini yıldızların arasına uzatacaktır.” şeklinde ifade etmişti.

Geleneğe göre insan Gök ile Yer arasında aracıdır. İnsan Gök ile bağlantısını kaybederse Yer ile olan bağlantısını da kaybeder. “En yüksek meziyetin sahibi, en yükseğe bakandır.” der Galileo. Bugün ise hepimiz “gökyüzü”nden mahrum kalmış arzın yabanıl çocukları ve kirletilmiş bir ruhun sakinleriyiz.

Küçük Prens, Doğu ülkelerine 1950’li ve 1960’lı yıllarda girer. Ancak Macar gençlerinin okuma listelerinin gözden geçirildiği bir sırada 1957 yılında komünist yönetim tarafından kitabın satışı yasaklanır: “Bu kitap çocuklarımızın zevkini bozma tehlikesi taşıyor. Biz sosyalist rejimde yaşıyoruz. (…) Çocuklarımız başlarını göğe çevirdiklerinde gözleri Tanrı’yı ve melekleri değil, sputnikleri* aramalıdır.”

Küçük Prensim,

Yıldızlar sisteydi

Bilen yoktu güzelliklerini

Sen gelip, isimleri koyuncaya kadar.

Göğe dönüş, kişiye ruhunu yıkayıp arındırmasını öğretme yoludur. Bu hikmetle gökyüzü her zaman pek çok yüce ruhların yıkanıp arındığı bir yer olmuş, bakışı dağılıp kirlendiğinde, nazarını göğün yıldızlarla yaldızlanmış güzel yüzüne çevirmiştir.

Gök unutulacak olursa gerçekten de ruhumuzu pislikten yuyup arıtmak için Nil’in suyu bile yetmeyecektir. Ve gök ile irtibat kopartıldığında yeryüzünde artık hayranlık duyulacak bir şey kalmayacaktır. Yeryüzü artık hiçbir şey görmediğimiz, hiçbir şey işitmediğimiz, hiçbir şey anlamadığımız bir “yer” olacaktır. Göğe körleşen ve hakikate sağırlaşan insanın küçük kişisel hayatının ötesinde hayretini artıracak hiçbir şey yoktur. İnsanoğlu, göğe bakışı saptırıldığı için acı çekmektedir. Yalnızlık duygusu bu yüzdendir. Yabancılaşma hissi bu yüzdendir. Oysa “Bizler gökyüzüne bakar ve yıldızlar arasında yerimize hayret ederdik.” (Interstellar). İnsanoğlu hayret duygusunu kaybetmiştir ve hayret ürperişleriyle dolu olan Küçük Prens tam bir hayret öğretisidir.

“Yıldızlardan birindeki bir çiçeği seversen akşamları gökyüzüne bakmak ne güzeldir! Tüm yıldızlar çiçeğe dururlar.”

Küçük Prensim,

Hayretten uzak,

anlamını yitirmiş bir dünyada

yıldızların sönmeye yüz tuttuğu bir dönemde

çocukluğumu doldurmuş cümlen hatırıma geldi.

O şirin cümle ile semanın yüzündeki yıldızlara baktım.

“Şimdi, geceleri yıldızları dinlemeyi seviyorum. Sanki beş yüz milyon çıngırak gibiler…”

Tek dostu olsa olsa gökteki yıldızlar olan ve gökten düşen (yıldızlardan mesaj getiren) bu yabancı varlık (Exupery), yabancısı olduğu bu dünyada kendi yıldızını bulmuştu; bu yıldızın adı Küçük Prens’di. Muhtemel, Küçük Prens’in yıldızı Saint Exupery’nin kendisi idi.

“Ama sen hem çok safsın hem de bir yıldızdan geliyorsun.” demişti yılan, Küçük Prens’e. Beden dediğimiz kalıptan ruh ölüm ile ayrıldıktan sonra, ruhun döneceği yer geldiği makamdı ve Exupery insanı var eden ruha vurgu yapıyordu.

“Çok uzak orası! Giderken bu bedeni de götüremem. Çok ağır!”
.

Yani kendisi yıldızlaşmış, beden-i misali letafetinde ve cesedi necm-i nuraniyetiyle semavatta (b612) bulunmuştu. Küçük Prens bir yıldızdan gelmişti ve naïf ruhu, eskimiş yuvasından çıkıp, geldiği yıldıza geri dönmüştü.

“Yıldızlardan birinde ben yaşıyor olacağım. Ben gülüyor olacağım bir tanesinde. Ve geceleyin gökyüzüne baktığında bütün yıldızlar gülüyor gibi olacak.” 

Küçük Prensim,

O yıldız bakarken

Seni mi yansıyor…

BERÂ İLHAN


(*) Sputnik: Yapay uyduların uygulanabilirliğini deneyip göstermek için 1950’lerin son yıllarında Sovyetler Birliği tarafından yürütülmüş bir dizi insansız uzay uçuşudur.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply