Frodo’nun Seçimi

0

Frodo Baggins’in iradesini ilk kez ortaya koyduğu yer Elrond’un Divanı’dır. Frodo bu toplantıda, herkesin sessizlik içerisinde hüküm vermeye ya da irade göstermeye çekindikleri bir anda, kaderin kendisine denk getirdiği bu emaneti isteyerek yüklenmiştir. Peki Frodo’nun İradesi yazısında belirttiğim gibi, o ana dek kendi iradesini ortaya koymayı aklına bile getirmeyen Frodo, nasıl oldu da bu en zor görevi üstlenecek cesarete ulaştı?

Bunu anlamak için öncelikle Amon Sûl tepesine dönmenin elzem olduğunu düşünüyorum. Yüzük Tayfları tarafından, Aragorn yanlarında yokken saldırıya uğraya dört Hobbit çaresizlik içinde mücadele ederken, Frodo Tek Yüzük’ü takar ve gölgelerin dünyasını algılamaya başlar. Yapacak bir şey olmadığını anlayan Frodo, Rivendell Elfleri’nin bir şarkısında yer alan ve Valar’ın kraliçesi, Manwë’nin eşi Varda’yı tanımlayan “O Elbereth Gilthoniel” nidasıyla, kendisine doğru gelen Yüzük Tayfları’nın başında tac olan liderine saldırır, onu ayağından yaralar. Ancak tam da o anda, Yüzük Tayfı’nın elindeki Mordor kılıcı da kendi sol omzuna isabet eder. Ardından Aragorn yetişir ve Yüzük Tayfları’nı uzaklaştırır. Sonrasında ise Frodo’nun Rivendell’de uyanışı ile biten koma hali oluşur.

Varda, Elflerin en sevdiği ve saygı duyduğu Vala olarak bilinir. Elflerin uyanışından önce yıldızları ışıldar hale getiren odur. Zaten bu nidadaki “Gilthoniel” kelimesi de “yıldızları yakan” anlamına gelmektedir. Melkor’u en başından beri sevmeyen ve ona karşı duran Varda, Manwë ve Melkor arasında Arda için oluşan mücadelede, Manwë’nin yanına gelen ilk Vala’dır. Yanında iki Maia da vardır. Bunlar Ilmarë ve bizlerin Gandalf olarak tanıdığı Olórin’dir.

Frodo’nun gölgeler diyarına karşı yaptığı ilk mücadelesinde, belki de tam olarak ne olduğunu bile bilmediği Varda’yı niteleyen, Bilbo’nun hikayelerinden ve Elf şarkılarından duyduğu bu nidayı seslendirmesi kanımca çok önemlidir. Varda, ışık ile birlikte anılan ve dünyanın her yerindeki sesleri duyabilen bir Vala’dır. İsminin bile kötü ruhlara karşı ölümcül olduğu söylenir. Frodo’nun gölgeler dünyası ile ve dolayısıyla karanlıkla ilk mücadelesinde bu isim namına yaptığı hamle, bu arka plan ile oldukça anlamlı hale gelmektedir. Hatta denilebilir ki Aragorn’un gelişinin yanında, Frodo’nun nidasının da tayfların geri çekilmesindeki rolü oldukça önemlidir.

Frodo bu noktada tıpkı Çıkın Çıkmazı’nda Gandalf’a sunduğu ya da ilerleyen zamanlarda Galadriel’e ya da Aragorn’a sunacağı gibi, yüzüğü Yüzük Tayfları’na sunup oradan kurtulmayı umabilirdi. Yüzüğün önemi anlaşılsa da, bunun ölümcül değeri henüz Frodo tarafından da bilinmemekteydi. Bu noktada Frodo’nun yaptığı seçim oldukça değerli, eylemi ise bu değeri pekiştiren ve arttıran bir mahiyetteydi. Yine Frodo’nun İradesi yazısına atıfta bulunursak, Frodo o ana kadar bir irade göstermemişti. Kendisini olayların akışına bırakmış, belki çaresiz, oldukça küçük ve edilgen hissetmekteydi.Frodo’nun karşısındaki düşman ise hikayenin ilerleyen aşamalarında görüleceği gibi (Bu bölüm maalesef Peter Jackson tarafından yönetilen üçlemede farklı ele alınmıştır.) Gandalf’ın Gondor’un Büyük Cümle Kapısı’nda karşılaştığı ve Ak Gandalf’a bile meydan okuyabilen Nazgûl Efendisi’ydi. Yani Frodo’nun hissettiği çaresizliği, küçüklüğü ve edilgenliği kat be kat hissettirecek bir düşmandı.

Frodo, Amon Sûl’de yaşanan bu karşılaşmada hasmının bu kuvvetine tam vakıf olamasa da, işin ciddiyetinin farkındaydı. Onu herkesten gizleyen yüzük, bu hasmına karşı onu apaçık meydana çıkarmıştı. Frodo’nun iradesini ortaya koyduğu an da tam bu andı. Kendine verilen bir emanet vardı, bu emaneti ve sorgusuz sualsiz kendisi ile yola çıkan arkadaşlarını korumak için çaresizce bir hamle yapmıştı.

Çaresiz, Frodo da kendi kılıcını çekti; kılıcı meşale misali, al al pırıldıyor gibi geldi ona. Siluetlerin ikisi duraladı. Üçüncüsü diğerlerinden daha uzun boyluydu: Saçları uzun ve parlaktı ve miğferinde bir taç vardı. Bir elinde uzun bir kılıç, diğerinde de bir bıçak tutuyordu; hem bıçak hem de bıçağı tutan eli soluk bir ışıkla parlamaktaydı. Atıldı ve Frodo’ya hamle etti. Tam o anda Frodo kendini öne, yere doğru attı ve kendi sesinin haykırdığını duydu: O Elbereth! Gilthoniel! Aynı sırada, düşmanının ayağına sapladı kılıcını. Tiz bir çığlık gecede çınladı; sol omuzunda zehirli buzdan bir okun batması gibi bir acı hissetti. Gözü kararırken, sanki girdaplı bir sisin içinden, Yolgezer’in iki elinde alevli birer odunla karanlıktan sıçrayıp geldiğini gördü belli belirsiz. Son bir gayretle elindeki kılıcı bıraktı, Yüzük’ü parmağından çıkartarak sağ elinin içinde sıkı sıkı tuttu Frodo.

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Yüzük Kardeşliği / Karanlıkta Bir Bıçak

İrade hakkında düşünmek bizlerin bu anın önemini daha da açık anlamamızı sağlayacaktır. İrade, en azından biz yaratılmışların iradesi, sadece bir şeyi istemek değildir, aslında bir seçim yapmak ve bu seçimin sonuçlarını kabul etmektir. Frodo’nun gösterdiği irade bu nedenle çok büyüktür. Frodo o anda seçimini yapmıştı. Frodo tarafını seçmişti, bu seçimi için de canını vermeyi göze almıştı. Bu seçimi hem diliyle hem de fiiliyle ortaya koymuştu.

Ağzından çıkan nida ise, bu seçimin büyüklüğüne bir vurgu gibidir. Frodo’nun seçimi Varda’ya yapılan atıf ile Ainur’un Müziği’nde oluşan ayrışmaya kadar derinleşmişti. Çünkü Varda’nın Melkor’a olan nefreti Müzik ile başlamıştı, tıpkı Melkor’un Varda ile birlikte anılan ışığa olan nefretinin kadim oluşu gibiydi.

Belki Frodo’nun İradesi yazısı ile çelişiyor gibi görünecek ancak Frodo ilk kez iradesini Amon Sûl’de göstermişti. Elrond’un Divanı’nda Tek Yüzük’ü Mordor’a taşımayı üstlenişi ise sadece bir tezahürdü. Frodo’nun bu emaneti üstlenişi öncesinde Elrond ve Gandalf’ın sözlerinden de bu arif zatların görevin sahibini çoktan biliyor oldukları anlaşılabilir.

Amon Sûl tepesinde Frodo’nun aldığı yara ise onun tüm hayatı boyunca hissedeceği bir acı noktası oluşturdu. Ama bana ait olmayan bir benzetme ile, bu yaranın bir tohuma atılmış çizik gibi olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir. Yine Ainur’un Müziği’nden bir hatırlatma yapmak bu noktada oldukça önemli gözüküyor. Melkor’un müziği arka arkaya bozuşundan sonra Eru Ilúvatar Melkor’a şu sözleri söyler:

Metnin Aslı

And thou, Melkor, shalt see that no theme may be played that hath not its uttermost source in me, nor can any alter the music in my despite. For he that attempteth this shall prove but mine instrument in the devising of things more wonderful, which he himself hath not imagined.

J.R.R. Tolkien / The Silmarillion / Ainulindalë

Çevirisi

Ve sen, Melkor, benden kaynaklanmayan hiç bir ezginin çalınamayacağını göreceksin ya da bana rağmen müziğin değiştirilemeyeceğini. Bu deneyen de görecek ki, bu, onun hayal bile edemeyeceği çok daha muhteşem şeyleri tasarlamak için, kendisinin benim bir vasıtam olduğunu ispatlayacaktır.

J.R.R. Tolkien / Silmarillion / Ainur’un Müziği

Morgul Efendisi’nin bıçağının Frodo’ya attığı çiziğin mahiyetini bu sözler ışığında değerlendirmek, hem hikayeyi hem Tolkien’i hem de bizlerin hayatımızı anlamamız açısından oldukça önemlidir.


‘Gölgeye Karşı’ İllüstrasyonu © John Howe

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply