Efsane-i Tolkien’de Sahip Olmak veya Olmak – Bölüm 2

1

Gollum’un Sınavı

Tek Yüzük kaybolduktan bin yıllar sonra nehrin yatağında Déagol tarafından bulunur. Déagol hemen büyülenir ve Tek Yüzük’ün sahipliği adına kuzeni Sméagol ile aralarında ölümüne bir mücadele başlar. Bu kavganın sonunda bilindiği üzere Déagol ölür ve onun katili olan Sméagol, Gollum’a dönüşür. Sméagol, göl kıyısında yaşayan bir hobbitin adıdır ve yine onun düşüşü, dönüşümü sonucu ortaya çıkan Gollum ise güneş ışığından ve hatta Güneş’in kendisinden, ay ışığından ve Ay’ın kendisinden nefret eden hilekâr ve ahlak tanımayan bir yaratıktır. Tek Yüzük’e sahip olmak adına verilen bir mücadele; bir şeye sahip olmak adına ölümü/öldürmeyi göze alacak kadar düşüldüğünde, bir kişinin hobbit gibi masum bir yaratıktan Gollum’a dönüşmesine yetmektedir.

Sméagol’ın Gollum’a dönüşümü, Efsane-i Tolkien’de (Tolkien’s Legendarium) başka örnekleri de bulunabilecek bir dönüşümdür. Ahlaki tercihler her zaman için köklü bir dönüşümü beraberinde getirir. İyi yöndeki değişimler, daha çok anlayışın/idrakin gelişmesi ve hünerlerde, alt-yaratı kabiliyetinde, eşyanın mahiyetindeki güzelliği okunur kılma yönünde bir zenginleşmeye işaret eder. Gollum örneğinde olduğu gibi kötü yönde olan ve çoğu zaman sahip olmak tutkusu çerçevesinde işlenen günahlar/suçlar sonucu ortaya çıkan dönüşümler ise nicelikte bir artışa sebep olurken eşyanın mahiyetindeki güzelliği okunmaz kılan, alt-yaratı kabiliyetini geliştirmeyen ama genişleten özelliktedir.

Gollum, Tek Yüzük’e karşılık güneş ve ay ışığının güzelliğini kaybetmiş, tümüyle eşyanın ve geçmiş varoluşunun lezzetlerini yitirmiş ama buna karşın tamamen karanlığa gömülen ömrünün uzaması gibi nicelik açısından bir artış sağlayabilmiştir.

Denethor’un Sınavı

Denethor, Gondor Tahtı’nın Vekilharcı’dır; Gondor Tahtı’nın gerçek sahibi değildir. Diğer yandan ahlak itibariyle de kendinde olmayan bir şeyde hak da iddia etmemiştir. Boromir, çocukluk yıllarında Denethor’a “Bir vekilharç ailesi kaç yılda hanedan ailesine dönüşür?” diye sorar. Denethor ise “Sadakatin bilinmediği yerlerde birkaç yıl bile yeter ama Gondor’da onbin yıl geçse dahi bir vekilharç ailesi hanedanın gerçek sahibine dönüşmez.” der.

Denethor’un, hükmünün ilk yıllarında sadık bir vekilharç gibi hareket ettiği ve her gün kullandığı iktidarın aradan on bin yıl geçse bile sahipliğinin kendine devrolmayacağını düşündüğü ortadadır. Sauron’dan veya Mordor’dan gelen kötülüklere karşı galibane mücadele verilen dönem de bu dönemdir. Aynı zamanda ahlaklarının karşılığını gelecek nesillere bıraktıkları epik kahramanlık hikayeleri olarak alırlar bu dönemde.

Hiçbir şey değişmez değildir; sahip oldukları, vekilharç ailesini bile değiştirmeye başlar. Denethor için bilgi çok önemlidir. İrfani düzeyden istihbari düzeye kadar her konuda bilgi sahibi olmak karakterinin önemli bir yanıdır. Bu sebeple bir Palantír taşına ve onun sürekli vaat ettiği bilgiye karşı koymak onun için zor olmalıdır. Palantír, Denethor’un belki de bağlandığı tek eşya olur. Palantír’in başında giderek daha fazla zaman geçirir ve sonunda sahip olduğu bilgilerle bakışı çarpılır. Nicelik kazanmıştır ve artık belki de Orta Dünya ve içindeki güçler hakkında herkesten daha çok şey bilen bir konuma yükselmiştir ama niteliğini, ahlakını yitirmiştir. Bilgiye sahip olurken özünde olduğu şeyi kaybeder.

Palantír Taşı ile ilk sapmayı yaşadıktan sonra Denethor’un dünya görüşünün değiştiğine tanıklık ederiz: Sadakati on bin yıl ile dahi aşınamayacak bu lider, oğlunu Tek Yüzük’ü alıp Gondor’a getirmesi için her teşvik ile Elrond Divanı’na gönderir.

Daha ilerleyen günlerde ise Kralın Dönüşü’nü onaylamaz ve en önemli özelliği olan sadakatten de ayrı düşer.

Denethor örneğinde de sahip olma, niceliğe ve eşyaya dayalı zenginleşme, özü/ahlakı/niteliği kaybetmeye sebep olarak sunulmuştur. Onun mücadelesi de olmak ile sahip olmak arasındadır ve sonunda “olarak” eşyayı değiştireceğine, “sahip olarak” veya sahip olma tutkusu ile eşya tarafından değiştirilmiştir.

Sam’in Sınavı

Aslında Samwise Gamgee’nin bir sınavı olup olmadığı da düşünülebilir. En azından Tek Yüzük çerçevesinde bir sınavı olmadığı açıktır. Hiçbir zaman -Frodo’nun misyonuna yardım etmek haricinde- Tek Yüzük’ün sahibi veya taşıyıcısı olmak gibi bir vasfı ya da düşüncesi olmaz. Bu sebeple -kitapta, film uyarlamasına oranla daha detaylı görüleceği üzere- Gollum ile veya onun hatıralarından hala su yüzüne çıkma şansı olan Sméagol ile empati kuramaz ve tam olarak Frodo’nun taşıdığı yükü anlayamaz. Sam’in erdemi, sadece Tek Yüzük’e karşı zaaf taşımaması değildir. Sam, aynı zamanda Tek Yüzük’ü yok etmek gibi şerefli bir misyona “sahip olmak” adına bir tutku/bir zaaf da taşımamaktadır. Frodo, onun serüvenlerindeki önemini söylediğinde Frodo’nun kendisi ile alay ettiğini zanneder.

Sam’i büyüten ve bazı açılardan Tolkien için veya Yüzüklerin Efendisi hayranları için hikâyenin esas kahramanı haline getiren özellikler, “sahip olmak” ve “olmak” arasındaki seçim gibi gözükmektedir veya en azından bu çerçevede de değerlendirilmeye uygundur.

Gandalf’ın Sınavı

Gandalf, Valar’ın yardımcıları ve öğrencileri olan Maiar sınıfından bir ruhani varlık. İrfan, bilgelik yönüyle Ainur’un Müziği’nden itibaren biriktirdiği çok hazine var. Yaratılışa, varlığın önceden müzikte dokunmasına şahit.

Orta Dünya’nın Üçüncü Çağı’na görevini yapmak üzere gönderildiğinde kendisine biçim olarak orta boylu, yaşlı ve kambur durduğu için biraz da olduğundan kısa gözüken bir ihtiyar kılığı seçiyor. Sembolik olarak; Arif Gandalf eğilerek ve tevazuyla giriyor Orta Dünya’ya. Tevazusu ve görünümü irfanına ayna tutan semboller sadece.

Gandalf, irfan/bilgi/ilim noktasında üstünlüğünün bir sonucu olarak Tek Yüzük’e sahip olmak bir yana onu bir an olsun elinde dahi tutmayı göze almıyor. Palantír Taşı’na bakmak konusunda da hiçbir zaman Denethor ve Saruman’ın gösterdiği rahatlığı sergilemiyor.

Her dilde değilse de birçoğunda kök kelimelerde arandığı takdirde “elde tutma” ve “sahip olma” kavramları arasında etimolojik veya mantıksal ilişkiler bulunur. Bir şeye sahip olmanın başlangıcı “elde tutma” ile olur veya “sahip olmak”, “elde tutmak” ile de ilgilidir. Eski Türkçe’de Arapça kökenden gelen “zilyed” kelimesi “elde tutan” manasına gelir ve “zilyedlik talebi/iddiası” gibi eşya hukuku terminolojisinde bulunurdu. Hukuk sistemine kadar bir şeye “sahip olmak” ile ilgisi itibariyle girmiş olan “elde tutma” kavramı hem mantıksal hem de etimolojik açıdan sahipliğin ilk başlangıç adımlarında karşımıza çıkar.

Gandalf bir arif olarak Tek Yüzük’e karşı defansını bu noktada geliştirir; ne taşıyıcısı olur ne de bir anlığına dahi elinde tutan kişi. Tolkien’in bu konuya gösterdiği titizlik gerçekten ilgi çekicidir. Tek Yüzük zarfa girerken Gandalf’ın eline hiç değmediğini özellikle belirtir. Daha sonra Gandalf Tek Yüzük’ü maşa ile tutar. Özet olarak; Gandalf, “sahip olma” komşuluğundan dolayı “elde tutma” nosyonuna da tamamen kapalıdır.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

Leave A Reply