Dil İhtiyacı / Manwë ve Melkor

1

Zihinler arası iletişimin doğasını kavrayabilmek için, Gören Taşlar anlamına gelen Palantir taşlarıyla ilgili yaşanan hadiseler bize oldukça iyi bir örnek teşkil ederler. Palantir taşları, bu taşları karşılıklı kullanan iki zihin sahibi varlığın, aracısız iletişime geçmelerini sağlayan araçlardır. Bu taşları kullanan iki önemli şahsiyet Denethor ve Saruman, kendileri gibi bir başka Palantir’i kullanan Sauron’a karşı verdikleri zihinsel mücadelede ezilip, teslim olmuşlardır. Bu iki şahsiyetin teslimiyetleri farklı mahiyetlerdedir. Saruman’ın teslimiyeti, Sauron’a tabi olmak sonucuna varmıştır. 

Sauron’un ve Saruman’ın birliktelikleri, evvelde Aulë’nin himayesindeki iki Maiar olarak başlamıştır. Sauron, Melkor’un hizmetine girerek, varoluşuna ihanet etmiştir. Saruman ise bu hainliğe karşı çıkmak için Orta Dünya’ya gönderilen Istariler’den birisi olmuştur. Ancak Orthanc’da ele geçirdiği Palantir ile Sauron ile karşılaşan Saruman, bu zihin iletişimi sonucunda Sauron’un zaferinin mutlak olduğuna kanaat getirip ona katılmaya karar vermiştir. 

Denethor ise Minas Tirith’de bulunan Palantir’i kullanarak Sauron ile karşılaşmıştır. Aslında bilge  ve güçlü bir vekilharç olan Denethor, zamanla bu karşılaşmalarda zihinsel olarak mağlup olmuş ve o da mutlak Sauron zaferine ikna olmuştur. Bu hal onu, Saruman’dan farklı olarak, Sauron’a tabiiyete değil de mutlak bir yeis bataklığına çekmiştir.

Zihinsel iletişim söz konusu olduğunda bu iki şahsiyetin Sauron karşısındaki teslimiyetlerinin bir benzeri de Melkor ile bu iletişime giren varlıklarda da söz konusudur. Melkor kendi kudreti ile diğer zihinleri dağıtmak konusunda oldukça mahir bir varlıktır. Onunla zihinsel iletişime giren Elf ya da İnsan gibi bedenlenmişlerin içini kaplayan bir korku oluşur. Ancak oluşan bu korku hali, her ne kadar Melkor’u mest etse de zihinsel iletişimin de kopmasına neden olmaktadır ki, bu durum Melkor’un planları için uygun değildir. 

Bu nedenle Melkor sinsi ve aldatıcı bir yolu tercih etmiştir. Zihinsel iletişimi kullanırken, zihin kapılarını kıran ve korkuyu çağıran kudretini kullanmak yerine, muhataplarına dostça yaklaşarak onlara faydalı olacak zengin bir hami gibi davranmaya başlamıştır. Bu yöntem, Maiar arasından kendi amacına uyacak olanları yanına çekmesinde oldukça etkili olmuştur. Ancak iş Ilúvatar’ın Çocukları olan Elfler’e ve İnsanlar’a geldiğinde Melkor, zihinsel iletişim yerine kendi amaçları için daha uygun ve daha etkin bir araç olarak dili/lisanı kullanmıştır. Manwë bu konuda erken davranarak şu uyarıyı yapmıştır:

…Başından beri Melkor’un, Ilúvatar’ın Çocukları’nın doğal kabiliyeti olan ‘dil’ konusuna olan aşırı bir ilgisi mevcuttu; ancak biz bu ilgideki kötü niyeti başta anlayamadık, ki bu ilgiyi, başta Aulë olmak üzere hepimiz paylaşıyoruz. Fakat sonradan anladık ki kendi hizmetkarları için de bir dil oluşturmuş; ve bizim dilimizi de kolayca öğrenmiş. Bu konuda çok mahir. Şüphesiz ki tüm dillere çok hakim, hatta Eldar’ın (Elfler) kibar diline bile. Bu nedenle, onunla konuşursanız uyanık olun!

J.R.R. Tolkien / Ósanwe-kenta (Düşüncenin İletişimi Üzerine Bir İnceleme)

Manwë, bu uyarıyı yapmış olmasına rağmen, Melkor karşısında zaafiyet olarak görülebilecek tavırlar da sergilemiştir. Bu tavırların en başında, Melkor’un niyetini bilmesine rağmen onun Valinor’da Elfler arasında dolaşıp, onlarla iletişim kurmasına izin vermesi gelmektedir. Bu durum Fëanor benzeri bir bakışla Manwë’nin ahmaklığı olarak da yorumlanmıştır. Pengolodh da bu konuyu açarak tartışmıştır.

Manwë’nin tavrını ve konumunu değerlendirmek için “iyi olan” kavramının içini doldurmak gerektiğini düşünüyorum. Manwë, Arda’nın hükümdarı sıfatına Ilúvatar’ın kendisine bahşetmesi ile sahip olmuştur ve Ilúvatar’a olan sadakati mutlaktır. Mutlak sadakat kavramı ise basit bir bağlılıktan öte, her düşüncede ve her eylemde kendi konumunu gözetmeyi ve haddi aşmamayı gerektirmektedir. 

Gandalf’ın Gollum’u neden öldürmedikleri konusunda Frodo’ya, bir varlığın ölümü hak edip etmediğine karar vermenin kendi hadleri içinde olmadığına dair verdiği nasihatin misli bir meşruiyet arayışı, Manwë’nin her hükmünde mevcuttur. Manwë’nin Arda’daki konumu arif olmaktan da öte bir noktadadır. Eru’ya her zaman açıktır ve O’nun emirlerine ve iradesine harfi harfine bağlıdır. Bu nedenle Melkor’a hem hakettiğinden fazla ceza veremez hem de eğer Melkor’un sözlerinde ve davranışlarında bir dönüş (tövbe) ihtimali varsa bunu değerlendirmek zorundadır. Melkor’un var oluşu ve ona bahşedilen kudret Manwë’nin iradesinin bir unsuru değil, Eru’nun iradesidir.

Melkor’un Eru’ya olan sadakate geri döndüğünü söylemesi ve belirli bir süre olan cezasını tamamlaması, Manwë’nin ona serbestlik, özgürlük vermesini gerektirir. Çünkü Manwë’nin temel görevi Eru’ya olan sadakati sağlamak ve bu sadakate sahip varlıkların iradelerine karışmamaktır. Hatırlanacağı gibi Manwë’nin Istari’den de beklediği tam olarak buydu; yani gözetmek, desteklemek, ancak iradelere müdahale etmemek. Melkor’a Melkor’un yöntemleriyle yaklaşmak, yani cebir ve yalanlar kullanmak, Melkor’un niyetinin değişmeyeceğini bildiği halde Manwë’nin yöntemi olamazdı.

Melkor Manwë’nin bu konumunu bildiği için, tabi ki kendine fayda sağlamıştır. Pengolodh’un bu konudaki yorumu şöyledir:

Thus the merciless will ever count on mercy, and the liars make use of truth; for if mercy and truth are withheld from the cruel and the lying, they have ceased to be honoured.

J.R.R. Tolkien / Ósanwe-kenta (Enquiry into the Communication of Thought)

Nitekim merhametsiz olan her zaman merhamete sığınır ve yalancılar doğruyu kullanır; eğer merhamet ve doğruluk, zalim olandan ve yalan söyleyenden esirgenirse, artık saygıdeğer olmazlar.

J.R.R. Tolkien / Ósanwe-kenta (Düşüncenin İletişimi Üzerine Bir İnceleme)

Manwë, Melkor’un esareti hakkındaki hükmünü belirli bir süre için vermişti ve bu süre ardından Melkor af dilemişti. Eğer Manwë kendi sadakatini ve verdiği sözü, Melkor’un asıl niyeti şudur diyerek bozsaydı ve bunu iyilik için bile yapsaydı, Melkor benzeri bir yola sapmış olacaktı. 

Bu yaklaşım tabi ki Makyevelist bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde saflık, ahmaklık ya da enayilik olarak tanımlanabilir. Ancak “iyi olan” şeyin, Tek Olan’a ve O’nun iradesine mutlak sadakatten sudur ettiğini bilenler için Manwë’nin hükmü ve tavrı bir anlam taşıyacaktır.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

Leave A Reply