Ainulindalë ve Sicim Kuramı – Bölüm 1

1

Müziğin Tecessümü yazılarında, Efsane-i Tolkien’in (Tolkien’s Legendarium) kainatın yaratılış öyküsünü anlattığı Ainulindalë bölümünü incelemeye çalıştım. Ardından Kainat’ın Musikisi yazılarında ise, bilim dünyasının Antik Yunan’dan günümüze kadar olan kainatı anlama çabasında var olan müzik ile ilintili yaklaşımları ortaya koymaya çalıştım. Geldiğim noktadaki soru ise bu iki farklı bilginin birleştiği bir nokta olup olmadığı. 

Ünlü fizikçi Albert Einstein, 1919 yılında The Times’ın manşetinde yer almıştı. Manşet ise şöyleydi: Revolution in Science – New Theory of the Universe – Newtonian Ideas Overthrown / Bilimde Devrim – Evren Hakkında Yeni Kuram – Newton’un Fikirleri Tahtından Oldu. Bu başlığın sebebi, Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı ile ilgili yaptığı çalışmaların, 1919 yılındaki güneş tutulması esnasında yapılan gözlemlerde doğrulanmasıydı. 1933 yılında ABD’ye göç eden Einstein, Princeton’da yaşamaya devam etti. 

Einstein’ın bilim dünyasına kazandırdığı pek çok yeniliğin yanında konumuz bağlamında önemli iki özelliği daha vardı. Bunlardan ilki müziğe olan tutkusuydu. İyi derecede keman çalan Einstein, fizikçi olmasaydı müzisyen olabileceğini söylemişti. Einstein’ın diğer özelliği ise hayatının neredeyse son 20 yılında tüm fizik kanunlarını kapsayacak “Birleşik Kuram” üzerine yaptığı çalışmalardı.

Tüm fiziki evreni açıklamaya çalışan bir Birleşik Kuramı ortaya koymak üzere gösterilen çabalar sadece Einstein ile sınırlı değildi. Bilimin bu Kızıl Elma’sını kendi çağında en çok yaklaşan Sir Isaac Newton olmuştu. Newton bir elmanın ağaçtan yere düşmesine neden olan kuvvet ile, Ay’ın Dünya etrafında ve gezegenlerin de Güneş etrafında dönmelerini sağlayan kuvvetin aynı olduğunu ortaya koyunca aslında yeri ve gökleri tek bir kuram içinde birleştirmeyi başarmıştı. 

Newton sonrası dönemde atom ve atom altı alanda yapılan keşifler ortaya yepyeni kuramlar ve kuvvetler çıkarmıştı. Elektromanyetik kuvvet, nükleer kuvvet, kuantum mekaniği gibi konular Newton’un kuramını ortadan kaldırmamıştı ancak yer ve gökler dışında yepyeni bir alanı da ortaya koymuştu. Ancak gökleri ve yeri bir arada açıklayan Newton’un fikirleri bu alanda tam çalışmıyordu. Einstein’ın çabası da bu birlikteliği sağlamak üzerineydi, ancak bu çabası henüz ortaya koyulmamış pek çok keşif nedeniyle bir yere ulaşmadı.

Birleşik Kuram arayışını tetikleyen temel motivasyon, evrendeki en küçük parçadan en büyük gökcisimlerine kadar her şeyin çalışma prensibini açıklayabilecek bir kuramın olması gerekliliğine olan hem ihtiyaç hem de inançtı. 1970’lerden sonra kuantum mekaniği ve atom altı parçacık alanında  yapılan keşifler ortaya yeni bir kuramın çıkmasını sağladı. Sicim Kuramı olarak adlandırılan bu kuramın temelinde Kaluza ve Klein tarafından 20. yüzyılın başlarında birbirlerinden bağımsız olarak ortaya atılan “3 boyuttan daha fazla boyut olabilir mi?” düşüncesinin etkisi vardı. 1980’li yılların ortalarında ana akım fizik dünyası tarafından dikkate alınmaya değer görülen bu kuram üzerine çalışmalar hızla arttı. 

Sicim kuramı temel olarak evrendeki tüm maddenin hayal edilemeyecek kadar küçük ve boyutsuz, titreşen enerji ipliksilerinden oluştuğunu iddia eder. Sicim (string) olarak adlandırılan bu ipliksilerin titreşimleri onların özelliklerini de belirler. Yani bu sicimler bir kemandaki tellerin farklı titreşimleri ile oluşturdukları farklı perdelerdeki ve notalardaki sesler gibi, titreşimleri sayesinde farklı sesleri yani farklı özellikleri ortaya çıkarırlar. 

Michio Kaku ve Brian Greene gibi alanın önde gelen bilim insanlarının tüm kainatı bir senfoniye benzetmesinde de sicimlerin bu titreşimlerinin ortaya koyduğu uyumun etkisi vardır. Brian Greene’in The Elegant Universe isimli eserinin üçüncü bölümünün ismi Kozmik Senfoni’dir. Bu analoji üzerinden giden Greene, eğer sicimlerin notaları çözülebilirse, parçacıkların gözlemlenen özelliklerinin anlaşılabileceğini ve böylelikle hem maddenin hem de kuvvetlerin aslında tek bir şey olduğunun anlaşılabileceğini vurgular.

Einstein’ın The Times’ın manşetine çıktığı 1919 yılı, konumuz bağlamında başka bir öneme de sahipti. Tolkien, kainatın yaratılışını müzik üzerinden anlattığı Ainulindalë’yi 1919 yılında yazmaya başlamıştı. Hatırlanacağı gibi tüm kainat, Ainur olarak adlandırılan ruhani varlıkların Tek Tanrı Ilúvatar’ın huzurunda yaptıkları Ulu Müzik’in, Ilúvatar’ın “Eä” deyişiyle cisimleşmesinden oluşmuştur. Efsane-i Tolkien’de J.R.R. Tolkien’in anlattığı kainat, bu Ulu Müzik’in bir yansımasıydı. Bir diğer deyişle her şeyin temelinde müzik vardı; tıpkı günümüzde Sicim Kuramı üzerine çalışan bilim insanlarının kainatı bir Kozmik Senfoni olarak adlandırdıkları gibi. 

Bir sonraki yazıda bu ilişkiyi biraz daha incelemeye çalışacağım…

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=5592
    Bugün Cern deneylerinin Bilime katmış olduğu belki de en yararlı şey bir sonuca bakarak takip yöntemiyle olayın başını görebilmek. Bu da yine Oktan Keleş Bey’in bir video da demiş olduğu gelecekte olasılık hesaplamaları yapılacak sözünün nereye oturtulacağını bizlere gösterebilir. Bu olasılık hesapları foto tekniğiyle karelere sonra da filmlere yada hologramlara çevriliyor gibi.yoksa kutuplarda el değmemiş yada çok eski kristalleri neden arasınlar ki? Bugün uzaydan mesajlar alınıyormuş! Ufolar varmış sinyaller varmış. Aslında o sinyaller çok yıllar öncesindeki patlamaların sinyalleri. Sonuç neden hesaplamalarıyla uzayın oluşumunu çözüyorlar. Bu bilimsel gerçek, fakat bunu felsefik olarak sürekli Onaltıyıldız da canlı tutulan Uzay Dinini oluşturmak ideolojisiyle Ufo olarak bizlere sunuyorlar.

    Bu yorumu linkteki video sunumunda daha önceden paylaşmıştım. Konu ile bağlantılı gördüğüm için buraya da aktardım.
    Newton’ uzayı birlemeye Ainstein’dan daha yakındır. Elma ile Ay’ı aynı kefeye koyarak referans noktası olarak alıyor. Bu yeterlidir. Quantum boyutunu anlamak için titreşim demek çok yeterli değildir. Bunu yüzüklerin efendisi filminde Gandalf sigara dumanını yuvarlak halkalar halinde üfler. İşte yeni Newtonların da o titreşimle o halkaları birlemesi beklenebilir. Teşekkürler güzel konu.

Reply To alaca Cancel Reply