10 Parmaklı Frodo

2

Tolkien’in Eileen Edgar’a yazdığı mektubunda (246 numaralı mektup) Yüzük’ün kaderine de değinir. Olası hiçbir plan Yüzük’ü yok etmekten daha iyi sonuç vermeyecektir. Üstelik Yüzük Gandalf’ın elinde olması halinde Sauron’un mutlak sonunun mukadder olmasına rağmen.

Yüzük’ün kaderi yok olmaktır. Nasıl yok olacağı sorusu Orta Dünya’nın kaderi açısından çok önemli değildir. Aynı mektupta Tolkien, Yüzük’e duyulan derin cezbeden ötürü, ister Gollum olsun ya da Frodo, Yüzük’ten vazgeçemeyeceklerini söyler. Bir müdahale şarttır. Hikayenin son halinde müdahale dıştan gelir. Gollum Yüzük Taşıyıcısı’na saldırır ve Kıymetli’sine kavuşur. Cezbenin etkisindeki ikilinin mücadelesi sonunda ise Gollum, Yüzük ve Frodo’dan bir parça -parmağı- ile yok olur.

Tolkien’in mektupta dile getirdiği olası bazı senaryolarda ise müdahale enfüsîdir; içten gelir. Senaryoların birisinde Gollum Frodo’ya daha erken saldırır ve onu etkisiz hale getirir. Değerli’sine kavuşmasına rağmen Yüzük’ün yok olması gerektiği hissi uyanır. Hem Sauron’a zarar vermek hem de Yüzük’ten ayrılmamanın tek bir yolu vardır ve Gollum o yolu seçer: Kendini Yüzük’le birlikte ateşe bırakır. Bu seçiminde Frodo’ya olan aşkının da payı vardır. Nüansı yakalayabilmemiz için bir nevi kurduğu empatiden ötürü Frodo’ya iyilikte bulunur da diyebiliriz. Onun yerine Frodo aynı durumda olsaydı o dahi Yüzük’ten ayrılmamak uğruna kendini ateşe atardı. Bu iki örnekte de müdahale içten gelir. Müdahele vardır, ama enfüsîdir.

Günün sonunda Yüzük’ün yok olmasıyla sonuçlanacaksa, zahirde senaryolar arasında çok fark yoktur. Yüzük açısından “Kaderi ne olacak?” sorusu çok önemlidir ve yanıtı nettir: Yüzük “yok olacaktır”. “Nasıl yok olacak?” sorusuna gelince, Yüzük açısından demin dediğimiz gibi çok önemli değildir. Orta Dünya’nın kaderi açısından da çok farketmese de Yüzük’ün nasıl yok olacağı Frodo’nun kaderi açısından çok belirleyicidir.

Asıl hikayenin nasıl geliştiğini hepimiz biliyoruz. Frodo’nun Yüzük’ü kendi iradesiyle yok etmesi zaten düşünülemez. Fakat, ettiğini varsayalım ve nelerin değişeceğini irdeleyelim.

…Frodo cehennem yarığına kadar gelir ve az duraksadıktan sonra tüm çelişkilere rağmen, iradesine hükmeden yüzük ve gerçek sahibinin etkisine rağmen Isildur’un yapamadığını yapar. Bilerek ve isteyerek Yüzük’ü ateşe doğru elinden kaydırıverir… Frodo’ya bunu yaptırmakla sadece Tolkien’in evrenindeki bazı önemli kaideleri kırmıyoruz, aynı zamanda Frodo’yu kişiliği ve doğasıyla tutarsız davranışlara da zorlamış oluyoruz. Ama şimdilik bunları görmezlikten gelelim.

Frodo’nun kaderinde ilk bakışta algılanır değişiklik olmayabilir. Büyük ihtimalle Yüzük yok olduktan hemen sonra yine Sam’le uzanıp muhabbet edeceklerdir. Yine Orta Dünya’nın kaderi için iyimser, ama kendileri için melankolik ve nostaljik bir muhabbet geçecektir aralarında. Derken kartallardan Gwaihir, Landroval ve Meneldor gelecek ve onları Ithilien’e kadar taşıyacaktır ve hikayenin genel akışı çok değişmeden seyredecektir. Zahire yansıyacak değişikliklerden belki de ilki Frodo’nun ismidir. Artık “Dokuz Parmaklı” Frodo değildir ve ismiyle birlikte kaderi de değişmiştir.

Arwen, Frodo’nun Gri Limanlar’dan Aman Diyarı’na gitmesi için kendi kredisinden kullanır. Bu fedakarlığı, Dokuz Parmaklı Frodo için, yani Yüzük’ü kendi iradesiyle yok edememekten neşet eden bir Frodo için yapar.

He saw himself and all that he had done as a broken failure. ‘Though I may come to the Shire, it will not seem the same, for I shall not be the same.’ That was actually a temptation out of the Dark, a last flicker of pride: desire to have returned as a ‘hero’, not content with being a mere instrument of good.

J.R.R. Tolkien / Letters of J.R.R. Tolkien / Letter 246

Kendisini ve yaptığı her şeyi kırık bir başarısızlık olarak gördü. ‘Shire’a dönsem dahi, aynı görünmeyecek, çünkü ben aynı olmayacağım.’ Bu aslında Karanlık’ın daveti, son bir gurur dürtüsüydü: bir ‘kahraman’ olarak geri dönme arzusu, iyilik için sadece bir vesile olmaktan hoşnut olmamak.

J.R.R. Tolkien / J.R.R. Tolkien’in Mektupları / 246. Mektup

Yine 246 numaralı mektupta Tolkien Frodo’nun iç dünyası ve beklentilerinden bahseder. Frodo Shire’a bir kahraman olarak geri dönmeyi arzu eder. Bunun gerçekleşmemiş olması ona utanç verir. Demek ki varsayımımızda görevi kendi iradesiyle sonuna kadar götürmüş olması ona bu arzusunu gerçekleştirme olanağını vermiş olacaktı ve kalbinde fahirlenmesine sebep olacak ciddi bir açık oluşmuş olacaktı. Bir üst iradenin olduğunu ona hatırlatacak bir şey kalmayacaktı ve etraftan gelecek takdir ve övgülerin zehir gibi kalbine işlemesine karşı kendini koruması çok zor olacaktı. Bu durum bize yeni, farklı bir Frodo sunacaktı.

Yüzük’ü kendi iradesiyle yok edebilmiş olan Frodo’nun kalbinde görünmez bir yüzük meydana gelmiş olacaktı. Davranış ve tepkilerini tam olarak kestirmek zor olsa da Saruman’la Shire’daki karşılaşmalarında duruşu farklı olacağı bir gerçek. Bunun etkisi Gri Limanlar’dan açılmasına dahi engel olacak bir ihtimali doğuracaktı. Frodo’nunki gibi bir karakterin başarıyla bozulmuş haliyle ilgili daha çok tahminde bulunmaya gerek yok.

Hüküm Dağı’na geri dönelim… Frodo’nun zahiri başarısızlığı Tolkien için de çok önemli bir konudur. Yüzük’ü atamaması, ancak yüzeysel bakılınca başarısızlık olarak değerlendirilebilir (Bunu Tolkien ifade ediyor). O zahiri başarısızlık hikayenin akışına, güzel bir anlatıma ve karakterin tutarlı davranışına çok güzel hizmet eder, ama görünenden çok daha derin manalar kapsar.

His humility (with which he began) and his sufferings were justly rewarded by the highest honour; and his exercise of patience and mercy towards Gollum gained him Mercy: his failure was redressed.

J.R.R. Tolkien / Letters of J.R.R. Tolkien / Letter 246

Tevazusu (başından beri) ve çektiği acıların karşılığı adilce en üstün mertebeyle ödüllendirilmişti; Gollum’a karşı gösterdiği sabır ve merhamet ona Merhamet olarak geri dönmüştü: başarısızlığı telafi olmuştu.

J.R.R. Tolkien / J.R.R. Tolkien’in Mektupları / 246. Mektup

Gollum’un Hüküm Dağında Frodo’ya saldırması, Frodo’nun ona gösterdiği sabır ve merhametin karşılığı olarak vuku bulmuştur. Bir üst irade, dış müdahaleyle hem Orta Dünya’yı Sauron’un şerrinden kurtarmıştır hem de Frodo’yu kendi nefsinden korumuştur. Parmağının alınmasıyla kalbindeki hafî yüzük çıkarılmış ve başarıyı kendinden bilmesi ihtimalinin önü kesilmiştir. Eksik olan parmağı ismine de sirayet etmiştir ve nefsinin kötülüğüne karşı daimi bir paratoner olmuştur.

YUSUF BİLGE DEMİR

Paylaşın.

Yazar Hakkında

2 yorum

  1. Merhabalar Yusuf Bey,

    Yazınız bana, halk arasında “10 parmağında 10 marifet”, şeklinde dillendirilen bir deyimi hatırlattı.
    Aslında farkında olmadan bu yolculukta ıskaladığımız küçük ama önemli ne çok ayrıntı var. Düşününce, şu kısacık yaşamımızda etrafımızdaki insanlar, sizi sürekli böyle güzel sözler ve iltifatlar ile kıyamet çatlağının dibine itiyorlar da, maalesef bir ömür geçiyor farkında olamıyorsunuz.

    Bana göre bu yazı, bu farkındalığı çok güzel ve naif bir dille ifade ediyor. Diğer taraftan da sanırım yaşamımızdaki hedeflediğimiz mükemmelliklerin kişiyi putlaştırdığı ama bilakis kabul edebildiğin eksikliklerinlede sıradanlaştığın ve saflaştığın bir yolculuk bu…
    Bu yazının bendeki izleri bu oldu. Gönlünüze ve emeğinize sağlık, çok teşekkür ederim.

    Sevgiler,

  2. Orijinal tespitler içeren bir makale olmuş. Ana fikrin kendisi zaten oldukça enteresan. Ufuk genişleten bir fikir bu.
    “Kendini Yüzük’le birlikte ateşe bırakır. Bu seçiminde Frodo’ya olan aşkının da payı vardır.” Bu oldukça ilginç bir tespit. Gollum’un Frodo’ya aşkı… Ya daha önce görmedim ya da görmüş isem unutmuşum. Bilmiyorum sitede daha önce bu konu ile ilgili bir çalışma olmuş muydu?
    Gollum’un psikolojik tahliline girilmiş. Bu konuda çalışmalar elbet vardır. Türkçemizde hatırladıklarımdan Ursula K. Le Guin’in “Kadınlar Rüyalar Ejderhalar” kitabında Frodo, Gölge, Gollum ilişkilerini de içeren güzel bir makale ve Bülent Somay’ın “Tarihin Bilinç Dışı” kitabında da yer alan “Freudo Baggins’in Mordor Yolculuğu” http://www.focusdergisi.com.tr/kultur/00413/
    Yusuf Bilge Demir, irfanî bir bakış açısıyla karakterlerin enfüsünden yeni kapılar açmaya çalışıyor. Buldukları sadece LOTR hakkında yeni bir bakış açısı değil, kendi iç dünyamız hakkında da bizi düşünmeye zorluyor. Frodo’nun bir parmağını kaybetmesi mesela… Yaralı olması… Frodo bu yarası ile hikmet sahibi biri haline gelmedi mi biraz da… Yusuf Bilge Demir, Saruman ve Frodo’nun son karşılaşmasındaki espri ile bunu çok güzel dile getirmiş. 9 parmaklı Frodo’nun sahib olabileceği bir hikmet bu. -Kısmen- yenilmiş birinin… Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer Frodo’nun ki… Bu yüzden bu eseri ve Frodo’nun hikayesini dinlemek bizlere iyi geliyor. Bizim de yaralarımız var çünkü:
    “Yarası olmayan şifacı olamaz çünkü gerçek iyileştirici güç yaranın kendisinden gelir. Yalnızca yaralanmış hekimler iyi edebilir. Ama doktor kendi karakterini bir çelik yelek gibi giyinirse, işte o zaman hiç etkisi yoktur.” Carl Gustav Jung
    “…Şu zamanın yaralarına devadır.’ İntişar ettikten sonra ekser kardeşlerimden anladım ki, tam şu zamandaki ihtiyaca muvafık ve derde lâyık bir ilâç hükmüne geçiyor.” Bediüzzaman
    “Kırk elli sene evvel Eski Said, ziyade ulûm-u akliye ve felsefiyede hareket ettiği için hakikatü’l-hakaika karşı, ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-i tarikat gibi yalnız kalben harekete kanaat edemedi. Çünkü aklı, fikri hikmet-i felsefiye ile bir derece yaralıydı; tedavi lâzımdı.”
    “O çok yaralı Eski Said’in kalbine geldi ki:”
    “İkinci Nokta: Mevlânâ Celâleddin (ra) ve İmam-ı Rabbânî (ra) ve İmam-ı Gazalî (ra) gibi akıl ve kalp ittifakıyla gittiği için, her şeyden evvel kalp ve ruhun yaralarını tedavi ve nefsin evhamdan kurtulmasını temine çalışıp, lillâhilhamd, Eski Said Yeni Said’e inkılâb etmiş.”
    “Nefsini islah edemeyen, başkasını islah edemez”
    “Yazdığım hakaik-ı İmaniyeyi doğrudan doğruya nefsime hitap etmişim. Herkesi davet etmiyorum; belki ruhları muhtaç ve kalpleri yaralı olanlar, o edviye-i Kur’âniyeyi arayıp buluyorlar.” Bediüzzaman
    Sitenizde yer alan Tarık Kaya’nın bir yazısında ise şunlar deniyordu yara ile alakalı:
    “Hepimiz yaralıyız aslında (7. Söz)… Sağ ve sol omzumuzda iki yara var. Ne zaman ki bunun farkına vardın, işte o zaman sen “öksüzsün”, işte o zaman sen “yetimsin”. Annen baban hayatta olsa bile… İşte o zaman sende “Muhammedî ruh” açığa çıkmaya başlar. Sen “Muhammedî” olma yoluna girersin, fırsatını yakalarsın.
    Çöle girersin sonra… Bir Hızır-misal gelir ve “Sana iki merhem vereceğim. Onları istimal edersen o yaraların Gül-ü Muhammedî denilen latif çiçeğe dönüşür.” “Çölde ab-ı hayat’ı içersen bir daha ölmezsin”. Anne ve baban hayatta ise dahi bir peygamber sünneti olan “yetimliğe” ulaşabilirsin. Ladikli Ahmet Ağa’da hem çölde idi hem de yaralı… Ve O bir peygamber aşığı idi ve şiirleri hep Efendimiz’e (sav) dairdi. Ve kendisini çölde yaralı halde iken bulan bizzat Hızır’ın kendisi idi.

    “Yirmi altı sene askerlik yapmış bir İstiklâl Savaşı gazisidir. Kanal Harekâtı’nda İngilizlere karşı arkadaşları ile birlikte harp ederken, sağ omzundan hilâl şeklinde yaralanır. En yakın dört arkadaşının kahramanlıklarını ve şehit düşüşlerini yaralı bir vaziyette seyreder. Sonra oraları düşman istilâ eder. Düşman askerleri, yaralı askerlerimizi, “Ölmeyen kalmasın!” diyerek süngülerler. Bu esnada Ladikli Ahmet Ağa başını bir şehidin kolunun altına sokar. Düşmanlar, “Hiç diri asker kalmadı.” diyerek uzaklaşıp giderler.
    Orada, aç susuz yaralı bir vaziyette kalır. O anda bulunduğu yeri de düşman işgal etmiştir. Ellerini açarak yalvarır: “Allah’ım, beni düşman eline bırakma!” Cenâb-ı Hakk’ın izniyle Hızır aleyhisselâm atıyla gelir. Ladikli Ahmet Ağa’ya matarasından bir bardak aşk şerbeti içirir. Ancak yarısına kadar içer, tamamını bitiremez. Şerbeti içtikten sonra açlığı ve susuzluğu bir anda gider. Yaranın verdiği ağrı ve hâlsizlik de son bulur. O zaman dili söylemeye başlar:
    Ne garip garip bakan Tîh’le Tûr’a
    Ömründe kuş bile uçmadı bura
    Seni Hakk’a yaklaştırdı bu yara
    Yansa da ayrılmaz Hakk’tan Hüdâî
    ,
    Aşk elinden içtim aşkın dolusun
    Yalvar Ahmet sen Rabb’ının kulusun
    Hak yolunda arzuhâlin bulunsun
    Yâ Muhammed sen hidâyet gülüsün.”
    http://sutubogda.com/exupery-ve-yarali-cocuk-bolum-1/

    Aşağıda yer alan alıntı ise Tolkien’in derinliğine bir kez daha şapka çıkarttı açıkçası. Yusuf beyin bu inceliği yakalamasını ayrıca tebrik ediyorum. Umarım bu mektuplar birgün dilimize tercüme edilir. Tolkien külliyatını anlamada müthiş bir bakış açısı kazandırıyor. Bunu sadece Yüzüklerin Efendisi’ni okuyarak elde edemezsiniz:

    Kendisini ve yaptığı her şeyi kırık bir başarısızlık olarak gördü. ‘Shire’a dönsem dahi, aynı görünmeyecek, çünkü ben aynı olmayacağım.’ Bu aslında Karanlık’ın daveti, son bir gurur dürtüsüydü: bir ‘kahraman’ olarak geri dönme arzusu, iyilik için sadece bir vesile olmaktan hoşnut olmamak.
    J.R.R. Tolkien / J.R.R. Tolkien’in Mektupları / 246. Mektup

    .
    Yusuf beyin yorumu çok önemli:
    “Yine 246 numaralı mektupta Tolkien Frodo’nun iç dünyası ve beklentilerinden bahseder. Frodo Shire’a bir kahraman olarak geri dönmeyi arzu eder. Bunun gerçekleşmemiş olması ona utanç verir. Demek ki varsayımımızda görevi kendi iradesiyle sonuna kadar götürmüş olması ona bu arzusunu gerçekleştirme olanağını vermiş olacaktı ve kalbinde fahirlenmesine sebep olacak ciddi bir açık oluşmuş olacaktı. Bir üst iradenin olduğunu ona hatırlatacak bir şey kalmayacaktı ve etraftan gelecek takdir ve övgülerin zehir gibi kalbine işlemesine karşı kendini koruması çok zor olacaktı. Bu durum bize yeni, farklı bir Frodo sunacaktı.”
    Ve enfes bir tespit daha geliyor hemen ardından. Hüküm Dağı’nda Tek Yüzük’ün yok edilmesine bedel yeni bir yüzüğün oluşma ihtimali:
    “Yüzük’ü kendi iradesiyle yok edebilmiş olan Frodo’nun kalbinde görünmez bir yüzük meydana gelmiş olacaktı.”
    “Parmağının alınmasıyla kalbindeki hafî yüzük çıkarılmış ve başarıyı kendinden bilmesi ihtimalinin önü kesilmiştir. Eksik olan parmağı ismine de sirayet etmiştir ve nefsinin kötülüğüne karşı daimi bir paratoner olmuştur.”
    Yusuf Bilge Demir’i takibe devam…

Reply To Gültekin Cancel Reply